Disosiyatif Bozukluk Nedir?

Disosiyatif (Çözülme) Bozukluk:
Disosiyatif bozukluk dünya üzerinde sık görülen bir ruhsal rahatsızlıktır. Disosiyatifin kelime anlamı çözülmedir. Çeşitli ruhsal sıkıntılar veya travmatik olaylarla bireyde bilinç- bellek- ve kimlik sorunlarının ortaya çıkması anlamına gelir. Bu hastalarda yapılan bütün tetkik ve incelemelere rağmen, bu belirtilere neden olabilecek bir beyin rahatsızlığı bulunamaz. Çocukluk döneminde yaşanmış travma ile disosiyatif belirtiler arasında belirgin bir ilişki bulunmaktadır.Disosiyatif Bozukluk Belirtileri:
- Bayılma
- Sara benzeri nöbet geçirme
- Çırpınma, kasılma
- Ani olarak hafıza kaybı
- Kişinin kendisini farklı biriymiş gibi yaşantılaması
- Kimlik sorunu
Disosiyatif Bozukluk Nasıl Oluşur?
- Fiziksel bütünlüğe tehdit.
- Dayak, işkence, şiddete maruz kalma.
- Kötü bir olaya şahit olma.
- Cinsel saldırı veya istismar.
- Doğal afet veya felaketler.
- Kişiler arası ilişkilerde kavga veya tartışma.
- Aile içi tartışma.
- Ailevi sorunlar.
- Bir olaydan dolayı kendisini suçlama veya suçlanma.
- Aşırı korku.
- Endişe.
- Pişmanlık.
- ...
Tedavi Nasıl Yapılır, Kendimizi Nasıl Koruruz?
Fiziksel ve ruhsal olarak iyice incelenen ve nörolojik bir hastalık saptanmayan hastalarda psikiyatrik muayene ile disosiyatif bozukluk tanısı konulduktan sonra tedavi başlanır. Kişide beyinle ilişkili yapısal bir hastalık bulunmadığından tedavisi acil değildir ve psikiyatrik tedavilerin de acil servis koşullarında yapılması olanaksızdır. Bu hastaların psikiyatri hekimine, psikiyatrik muayeneye uygun oldukları zaman, yani konuşarak kendilerini anlatabildikleri dönemde tedaviye getirilmeleri uygundur.
Ailenin ve yakın çevrenin bu kişilerle sadece disosiyatif belirtileri varken ilgilenmesi sorunun sürmesine yol açar. Bu nedenle ailenin bu kişiye uygun ve destekleyici bir yaklaşımı genel olarak göstermesi, disosiyatif belirtileri varken özel bir tutum değişikliği göstermemesi yararlı olur.
Tedavide ailenin doktorla işbirliği içinde olmasının, tedavinin başarısı açısından büyük önemi vardır. Üzücü veya sıkıntı verici bir olay sonrası bayılan ve bunun psikolojik kökenli bayılma olduğu doktorlar tarafından onaylanan kişiler aile ortamında bayıldığında onu sakin bir odaya alıp yalnız bırakmak hastaya daha iyi gelecektir. Bu tür hastalara soğan koklatma, soğuk duşa sokma, kolonya ile el ve yüzü ovulması, çevredeki herkesin başına toplanması gibi işlemler uygulamak yardımcı olmak yerine stresini daha da artırmaktan başka işe yaramaz. Kronik ve zor olgularda tedavide iki nokta üzerinde durulur:
- Hastada zorlanma yaratan sorunların çözümü.
- Sorunlar karşısında disosiyatif tepkisi yerine daha olgun tepkiler geliştirmenin sağlanması.
Yarasız hiç bir insan yoktur, yaraların acısı da hiç bir zaman geçmez. İki seçeneğimiz vardır; acımız var diye ağlayıp sızlanmak, ya da o acı ile yaşamasını öğrenmek.
Çoğumuz böyle bir duruma düştüğünde kolayına kaçmak ister, kendini salıverir. Çevresinin ona karşı artık daha hoşgörülü olacağını düşünür, sorunların böyle ortadan kalkacağını düşünür. Fakat zamanla çevresinden uzaklaştığının, aile içerisinde sorunların büyüdüğünün, iş hayatındaki sıkıntılarının arttığınn farkında değildir, veya görmek istemez! Farkına varmadan alışkanlık, "huy" haline dönüşür bu rahatsızlığı; kendince normal, doğru olduğunu düşünür, çevresine yük ve sıkıntı olduğunu fark etmez.
Ruhsal bir sorunu olan kişinin ilk yapması gereken şey, "yardım istemek"dir. Yardım istemekten utanmamalı ve o cesareti göstermelidir. Bu önemli adımı attığı andan itibaren iyileşmeye başlamıştır!